İzmir Travestileri Neden Burjuva
“İzmir’in Sokaklarında Bir Başkaldırı: Travesti Bireyler ve Burjuva Kimliğin Sınırlarını Aşmak”
Alsancak’ta bir sanat galerisinin açılışında, elinde şampanya kadehi tutan Eylül’ü görürseniz, onu yalnızca “travesti” olarak değil, bir mücadelenin mimarı olarak tanıyın. Çünkü İzmir’de travesti bireyler, geleneksel “burjuva” tanımını yerle bir ederek, özgürlüğü ve statüyü yeniden yazıyor.
Burjuva Nedir? İzmir’de Neden Farklı?
Burjuva, tarihsel olarak “şehirli, eğitimli, ekonomik özgürlüğü olan” bir sınıfı tanımlar. Ancak İzmir’de bu kavram, kimlik mücadelesiyle harmanlanıyor. Çünkü bu şehirde travesti bireyler, yalnızca var olmak için değil, bir yaşam tarzı inşa etmek için savaşıyor:
Kültürün Öncüleri: Bornova’da queer tiyatro sahneleyen, Bostanlı’da şiir dinletileri düzenleyen sanatçılar.
Ekonomik Özgürlük: Karşıyaka’da butik kafe işleten, Alsancak’ta moda tasarımlarıyla markalaşan girişimciler.
Entelektüel Kimlik: Üniversite koridorlarında akademik çalışmalar yürüten, toplumsal cinsiyet seminerleri veren aktivistler.
Burjuva, artık yalnızca “doğuştan gelen” bir statü değil; emekle, sanatla ve direnişle kazanılan bir kimlik.
“Burjuva”nın Kapılarını Zorlayan Hikayeler
1. Deniz: “Kürk Mantolu Madonna’yı Okumak Bir Ayrıcalık Değil, Haktır!”
Kemeraltı’nda ikinci el kitapçı işleten Deniz, “Burjuva dedikleri şey, bize uzak sanılıyor. Oysa ben her sabah Satre okuyarak dükkanımı açıyorum,” diyor. Müşterileri ona “Burası İzmir’in en entelektüel sığınağı” diyor. Deniz için burjuva olmak, “kitaplara ulaşabilmek, felsefe yapabilmek” demek.
2. Lale: “Moda Tasarım, Benim Silahım”
İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde moda tasarım okuyan Lale, mezun olduğunda “travesti bir tasarımcı” olarak anılmak istemiyor. “Ben Lale olarak anılmalıyım,” diyor. Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ndeki atölyesinde, “cinsiyetsiz” koleksiyonlar üretiyor. Burjuva kimliği ona göre, “yarattığın eserle var olmak.”
3. Cem: “Sahne, Benim Evim”
Ege Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nı bitiren Cem, şimdi Bostanlı Sahnesi’nde queer oyunlar sergiliyor. “Burjuva tiyatroları bize kapılarını kapattı,” diye anlatıyor. “Ama bizim sahnelediğimiz oyunlar, İzmir’in gerçek burjuva kültürünü yansıtıyor: Cesaret, sanat ve eşitlik!”
Burjuva Kavramı Neden Önemli?
Çünkü İzmir’de travesti bireyler, bu kavramı dönüştürüyor:
Sınıfın Ötesinde Bir Mücadele: Onlar için burjuva olmak, lüks değil; sanata erişim, eğitim hakkı ve ekonomik bağımsızlık demek.
Kültürel Devrim: Galerilerde sergi açmak, şiir akşamları düzenlemek… Bunlar, “burjuva”nın elitizmine değil, halkla buluşan bir sanat anlayışına işaret ediyor.
Yeni Bir Dil: “Burjuva” artık ayrıcalık değil, hak mücadelesi ile elde edilen bir kimlik.
Son Söz: “Burjuva, Bizim Elimizde Yeniden Doğacak”
İzmir’in travesti bireyleri, bu şehrin sokaklarında sadece bir kimlik değil, yeni bir kültür inşa ediyor. Burjuva kavramını, dayanışmayla, sanatla ve emekle dolduruyorlar. Belki de gerçek burjuva, onlardır:
Çünkü burjuva, korkusuzca var olabilmektir.
Çünkü burjuva, bir dükkân tabelasında adını yazdırabilmektir.
Çünkü burjuva, gece kulübünde değil, kütüphanede özgürleşmektir.
İzmir’de travesti olmak, işte bu yüzden burjuvazinin sınırlarını aşmak demek…
“İzmir’in Kalbinde Üç Farklı Hikaye: Özgürlük, Cesaret ve Umut”
Röportaj: Alsancak’ta bir kafede buluştuğumuz Defne, Bostanlı sahilinde koşu yapan Aslı ve Bornova’da bir okulda gönüllü öğretmenlik yapan Melis… Üç farklı hayat, tek ortak payda: “Var olma mücadelesi”. İşte onların hikayeleri…
1. Defne: “Alsancak’ın Işıklı Sokaklarında Bir Tiyatrocu”
Soru: Tiyatroya nasıl başladın?
Defne: (Gözleri parlayarak) Çocukken, mahalle tiyatrosunda “prenses” rolüne seçilmiştim. Ama babam, “Erkek çocuk prenses mi olur?” diye sahneye fırladı. O gün, ağlayarak eve kapandım. Şimdi 32 yaşındayım ve İzmir Sanat Tiyatrosu’nda queer oyunlar sahneliyorum. Babam hala izlemeye gelmiyor ama seyircilerin alkışları, o çocuğun yarasını sarıyor.
Soru: İzmir sana ne ifade ediyor?
Defne: Bu şehir, benim sahnem. Alsancak’ta gece provadan çıkıp deniz kokusunu içime çektiğimde, “İşte burası benim evim,” diyorum. Ama bir de… Gündüz vakti, “Kadın mısın?” diye soran bakışlar. Onlara tiyatro biletimi uzatıp, “Gel de gör,” diyorum.
2. Aslı: “Bostanlı Sahilinde Koşan Bir Aktivizm Koçu”
Soru: Spor senin için ne demek?
Aslı: (Terini silerek) Koşu bandı değil, özgürlük! Trans bir kadın olarak sokakta spor yapmak, başlı başına bir direniş. Bostanlı sahilinde her sabah koşarım. Bazen homofobik sözler duyuyorum, ama çoğunlukla “Hadi Aslı, son tur!” diyen balıkçıların sesi geliyor. Onlar benim “mahalleli”m.
Soru: Neden LGBTQ+ gençlere ücretsiz spor kursları veriyorsun?
Aslı: Çünkü bizim çocuklar, spor salonlarında dışlanıyor. Bir genç bana, “Koşarken ilk kez bedenimi sevdim,” dedi. İşte o an, her şeye değer.
3. Melis: “Bornova’da Gönüllü Öğretmenlik Yapan Bir Umut İşçisi”
Soru: Okulda nasıl karşılandın?
Melis: (Gülümseyerek) İlk dersimde müdür, “Öğrencilere ne anlatacaksın?” diye sordu. “Matematik ve insanlık,” dedim. Şimdi, göçmen travesti çocuklara ücretsiz ders veriyorum. Bir kız öğrencim, tahtaya yazdı: “Melis Hoca, benim kahramanım.” Bu, doktoramdan daha değerli.
Soru: En zor anın neydi?
Melis: Bir veli, “Çocuğumu eşcinsel yapacaksın!” diye okulu basmıştı. Ama öğrencilerim koridorda slogan attı: “Melis Hoca kalacak!” O gün, direnmenin ne demek olduğunu öğrendim.
Ortak Soru: “İzmir’de Travesti Olmak Ne Demek?”
Defne: Bu şehirde sahneye çıkabilmek… Ama sahne, sadece tiyatro değil. Otobüste, sokakta, her an “kendin” olabilmek.
Aslı: Deniz kenarında koşarken rüzgarın yüzüne vurması gibi… Bazen acıtır, bazen özgürleştirir.
Melis: Bornova’da bir çocuğun elinden tutup, “Sen de başarabilirsin,” demek… İzmir, işte bu yüzden “insan” kokar.
Son Söz: “Biz Farklıyız, Çünkü Hepimiz İnsanız”
Bu üç kadın, İzmir’in travesti topluluğunun yalnızca bir kesiti. Onların hikayeleri bize şunu fısıldıyor:
“Farklılık, bir zaferdir. Çünkü ancak kendin olabildiğinde, gerçekten var olursun.”